Haber

Erdoğan Toprak: “Seçim Sonrası Enflasyonu Yüzde 74’ten Yüzde 36’ya Düşürmek İçin Sert Kemer Sıkma ve IMF Politikaları Yürürlüğe Girecek”

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, “Mevcut tablo gerekli” dedi. ekonomi Bu da Merkez Bankası yönetiminin Cumhurbaşkanı’nın ne yapacağını öngöremediğinin, uygulanan enflasyonla mücadele-faiz politikalarından vazgeçerek ekonomiyi ve Merkez Bankası yönetimini değiştirebileceğinden endişe duyduğunun örtülü bir ifadesidir. Mayıs 2024’te yüzde 74’e ulaşacağı tahmin edilen enflasyonun yıl sonunda yüzde 36’ya indirilmesine yönelik somut bir politikadan bahsedilmemesi de kaygının bir diğer göstergesi. Mayıs ayında yüzde 74’e çıkacak enflasyonun, kalan 7 ayda nasıl 38 puan düşerek yüzde 36’ya düşeceği belli değil. Enflasyonun yüzde 74’ten yüzde 36’ya düşürülmesi için seçimden hemen sonra ağır kemer sıkma politikalarının ve IMF politikalarının devreye gireceği anlaşılıyor. Yüzde 36’ya ulaşmak zor olsa da büyük artışlarla verilenlerin hepsi, faiz ve vergi artışları geri alınacak ve 2026 sonuna kadar devam edecek bir ‘acı ilaç’ dönemi başlayacak” dedi. .

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, Haftalık Değerlendirme Raporunu bugün yayınladı. Toprak’ın raporunda yer alan değerlendirmeler şöyle:

“TBMM tarafından kabul edilen 12. Beş Yıllık Kalkınma Planı’ndaki ‘Anayasa’da güvence altına alınan temel hak ve özgürlükler güçlendirilecektir’ vaadi bir haftada çöpe atıldı. Hükümetin böyle bir niyeti ve amacı yok, gazeteci ve siyasetçilere ardı ardına açılan davalar, gözaltılar ve tutuklamalar uygulamaya konulmayan yargı kararlarıyla ortaya çıktı.Geçen hafta yapılan eylemler, AB İlerleme raporlarında ‘çöp’ tabirini kullanan hükümetin taahhütlerindeki taahhütleri de yerine getirdiğini ortaya çıkardı. 12. Beş Yıllık Kalkınma Planı çöp. Aynı sözler 10. ve bu yıl sonunda sona erecek. 11. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda da yer alıyor. Önümüzdeki beş yıl için verilen sözlerin tekrarı Daha önceki iki planda olmasına rağmen 10 yıldır uygulanmaması, hükümetin aslında böyle bir niyet ve amacının olmadığını gösteriyor.Planda güçlendirileceği vaad edilen ifade özgürlüğü göz ardı edildi. İlişki, Dezenformasyon ve Sansür Hukuku.

“TAMAMI DOLU CEZAEVLERİNE, SANSÜR-GÖKME-SESSİZLİK YASALARI bahanesiyle YENİ CEZAEVLERİNİN EKLENECEĞİ GÖZLERİNİN ÖNÜNDE gösterilmektedir”

Bu yasa TBMM’de kabul edildiğinde 11. Kalkınma Planı yürürlükteydi. Anayasa’da güvence altına alınan temel hak ve özgürlükler ile ifade özgürlüğünün güçlendirilmesi taahhüdü de bu planda yer aldı. 12. Plan’da Avrupa Konseyi ve AGİT’teki ‘insan hakları mekanizmaları’ ile işbirliğinin artırılacağı ve Türkiye’de insan hakları alanındaki kurumların kurumsal kapasitelerinin geliştirileceği belirtiliyor. Ancak Türkiye, AİHM kararlarını uygulamadığı için 2 yıldır Avrupa Komisyonu’nun ihlal sürecinde bulunuyor. İnsan Hakları Derneği terör örgütü ilan ediliyor ve liderleri yargılanıyor. Cumartesi Anneleri, Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararına rağmen her hafta kelepçelenip gözaltına alınıyor. Kanunlaştırılan planda AİHM ile yapıcı işbirliği taahhüt eden hükümet, AİHM ve Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) kararlarını uygulamıyor. Son örnek ise Anayasa Mahkemesi’nin seçme ve seçilme hak ve özgürlüğünün ihlali ve Hatay Milletvekili Can Atalay hakkındaki ‘derhal tahliye’ kararının uygulanmamasıdır. İktidarın açıklamaları ve eylemleri birbirini tutmuyor. Planda yazılanların gösteri ve aldatmacadan başka bir şey olmadığı, anayasaya aykırı hukuksuzluk, adaletsizlik ve hukuksuzlukların önümüzdeki beş yıllık plan döneminde de artarak devam edeceği açıktır. Sansür, korkutma, susturma maddeleri bahane edilerek, dolu cezaevlerine yenilerinin ekleneceği açıkça görülüyor.

“EYLÜL AYI İSTATİSTİKLERİ, AÇILAN HER 100 ŞİRKETE KARŞI 126 ŞİRKETİN KAPANDIĞINI GÖSTERİYOR”

Tarihte ilk kez yeni açılan şirketlerin sayısından daha fazlası kapandı. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin Eylül ayı istatistikleri, açılan her 100 şirkete karşılık 126 şirketin kapandığını gösteriyor. Bilgiler, hükümetin yol açtığı yıkımın göründüğünden çok daha büyük olduğunu gösteriyor. İstatistiklere göre bu yılın ocak-eylül ayları arasındaki 9 ayda 14 bin 695 gerçek kişi ticari işletme kurulurken, aynı dönemde 18 bin 480 gerçek kişi ticari işletme kapatıldı. Tabloyu karşılaştırdığımızda Ocak ayından bu yana yeni kurulan her 100 gerçek kişi ticari işletmeye karşılık 125,7 aynı statüdeki işletmenin kapılarını kilitleyerek ekonomiden ve piyasadan çekildiğini görüyoruz.

“11 ENERJİ SANTRALİ SATIŞA ÇIKIYOR”

Bakan Şimşek’in para gelmeyince umut bağladığı özelleştirme listesinde, Türkiye Elektrik İletim A.Ş.’nin (TEİAŞ) tüm ulusal elektrik iletim limitleri yer alıyor. Ayrıca Elektrik Üretim A.Ş.’ye (EÜAŞ) ait Çayırhan, Esenyurt, Aliağa kömür ve doğal gaz termik santralleri, Adana’da Seyhan ve Seyhan-1, Ankara’da Kepez-2, Kesikköprü ve Kepez-2 olmak üzere Kepez-1 ve 11 santral bulunmaktadır. İzmir’de Demirköprü hidroelektrik santralleri (HES) satışa çıkıyor. Muhtemelen bu santrallerin en değerlisi, en yüksek kapasitelisi ve en değerli arazisi ‘özel davetli’ ihalelerle BAE’ye, Katar’a ya da hükümete yakın müteahhit ve rantiyelere verilecek. Bakan Şimşek söylemese de yakında sıra Boğaz Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’ne, Ankara-İstanbul TEM otoyoluna, DSİ’ye bağlı Atatürk, Keban, Karakaya Barajı ve HES’lere gelecek.

“EUROSTAT, 2023 OCAK-EYLÜL ORTASI 9 AYLIK DÖNEMİNDE İLK DEFA SIĞINMA BAŞVURUSUNDA OLAN TÜRK VATANDAŞLARININ SAYISINI 51 BİN 415’E ULAŞTIĞINI AÇIKLADI”

Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) açıkladığı göç istatistiklerine göre, Türk vatandaşlarının Avrupa ülkelerine sığınma oranları hızla artıyor. Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat), Ocak-Eylül 2023 arasındaki 9 aylık dönemde ilk kez sığınma başvurusunda bulunan Türk vatandaşlarının sayısının 51 bin 415’e ulaştığını açıkladı. 2008 yılından bu yana sığınma istatistiklerini derleyen Eurostat’a göre, Bu sayı Türk vatandaşları için tüm zamanların rekorudur. Daha önce Türk vatandaşlarının yıllık en fazla iltica başvurusu sayısı 2022 yılında 48 bin 615 ile gerçekleşti. Türk vatandaşlarının son 9 ayda iltica başvurularında ise Almanya 35 bin 285 kişi ile ilk sırada yer alıyor. Her 10 sığınma başvurusundan 7’si Almanya’ya yapılırken, Türk vatandaşlarının sığınma başvurularında Almanya’nın payı yüzde 69’a ulaşıyor. Farklı kuruluşların yaptığı araştırmalara göre Türk vatandaşlarının yüzde 39’u, gençlerin ise yüzde 69’u yurtdışına çıkıp başka bir ülkede yaşamak istiyor.

“ENFLASYONUN MAYIS AYINDA YÜZDE 74’LE ZİRVESİ, 31 MART SEÇİMLERİNE KADAR ÇOK PARA HARCANACAĞINI GÖSTERİYOR”

Merkez Bankası, son 2023 enflasyon raporunda daha önce yüzde 58 olarak açıklanan yıl sonu hedefini yüzde 65’e, 2024 yılı hedefi olan yüzde 33’ü ise yüzde 36’ya çıkardı. Mayıs ayındaki yüzde 74’lük enflasyon zirvesi, 31 Mart seçimlerine kadar paranın bol bol harcanacağını gösteriyor. Merkez Bankası’nın enflasyon hedeflerinin yukarı yönlü güncellenmesi ekonomi yönetiminin enflasyondaki artışın devam edeceğini öngördüğünü gösteriyor. MB’nin raporunda; Enflasyonun zirveye ulaştığı dönemde enflasyonla mücadele sürecinin başlamasına ilişkin takvime ilişkin açıklamalar oldukça dikkat çekicidir. Merkez Bankası Başkanı, kasım ayı enflasyonunun yüksek olacağını ve yıl sonunda hedefi yüzde 65’e yükselttiklerini belirtti. Ancak asıl Tüketici Enflasyonu (TÜFE) artışı Mayıs 2024’te yüzde 74 ile zirve yapacak. Bu zirvenin ardından haziran ayından itibaren enflasyonla mücadele süreci başlayacak. Enflasyon aylık bazda düşecek. Bu yılın temmuz ve ağustos aylarında yüzde 9-11 oranında gerçekleşen aylık artışların, baz etkisi nedeniyle gelecek yılın aynı aylarında daha düşük kalacağını öngörmek mümkün. Önümüzdeki mayıs ayında baz etkisi nedeniyle yüzde 74’e çıkacağı tahmin edilen enflasyondaki yavaşlamanın, ‘enflasyonu düşürme kararları mucizesi’ kampanyasına dönüşeceği anlaşılıyor. En dikkat çekici nokta ise 2024 yılı sonunda yüzde 36 olarak revize edilen enflasyon hedefinin alt sınırının yüzde 30, üst sınırının ise yüzde 42 olarak açıklanması oldu. Alt ve üst uçlar arasında 12 puanlık boşluk vardır.

“SEÇİMDEN SONRA ENFLASYONU YÜZDE 74’TEN YÜZDE 36’YA DÜŞÜRMEK İÇİN CİDDİ NİSAN VE IMF POLİTİKALARI ETKİNLİĞE GİRECEK”

Bu farkın genişliği, 2024 yılında ciddi bir belirsizlik ortamının beklendiğini ve enflasyon iddia aralığının geniş tutulduğunu ortaya koyuyor. Mevcut tablo, hem ekonominin hem de Merkez Bankası yönetiminin Cumhurbaşkanı’nın ne yapacağını tahmin edemediğinin, uygulanan enflasyonu düşürme-faiz politikalarından vazgeçerek ekonomiyi ve Merkez Bankası yönetimini değiştirmesinden endişe edildiğinin üstü kapalı bir ifadesidir. Mayıs 2024’te yüzde 74’e ulaşacağı tahmin edilen enflasyonun yıl sonunda yüzde 36’ya indirilmesine yönelik somut bir politikadan bahsedilmemesi de kaygının bir diğer göstergesi. Mayıs ayında yüzde 74’e çıkacak enflasyonun, kalan 7 ayda nasıl 38 puan düşerek yüzde 36’ya düşeceği belli değil. Enflasyonun yüzde 74’ten yüzde 36’ya düşürülmesi için seçimden hemen sonra ağır kemer sıkma politikalarının ve IMF politikalarının devreye gireceği anlaşılıyor. Yüzde 36’yı yakalamak zor olsa da büyük zamlarla verilenlerin hepsi, faiz ve vergi artışlarıyla geri alınacak ve 2026 sonuna kadar devam edecek ‘acı ilaç’ dönemi başlayacak.

“TÜİK’İN, TÜİK ÜZERİNDEN ENFLASYONLA OYNAARAK, MİLYONLARIN HAK ETTİĞİ ARTIŞLARI SINIRLANDIRARAK, SEÇİMİ ‘REFAH PAYI’ VADİSİYLE KULLANARAK SEÇİMİ KULLANMAYI PLANLADIĞI ANLANIYOR”

Milyonlarca memur, emekli, işçi ve asgari ücretlinin 2024 yılı maaş artışları ve enflasyon farkının belirlenmesinde esas alınan TÜİK rakamları, Eylül ve Ekim aylarında ITO ve ENAG’ın altında tutularak düşük enflasyona zemin hazırlıyor. Artış ve enflasyon farkı. Açıklanan bilgilere göre Ekim ayında enflasyon aylık yüzde 3,43 artarken, yıllık enflasyon ise yüzde 61,36 oldu. TÜİK verilerine göre Eylül ayında yüzde 61,53 olan yıllık TÜFE, Ekim ayında yüzde 61,36’ya geriledi. Hükümetin 100’üncü yıl nedeniyle market ve perakende zincirlerine indirim yapma baskısı, Market ve Market esnafını ve üreticisini tehdit eden açıklamaları, yıl sonu enflasyonunu düşük tutmak için etiket ve cezalar üzerindeki baskının artacağına işaret ediyor. TÜİK üzerinden enflasyon oyununu kullanmayı, milyonların hak ettiği artışları sınırlandırmayı, ‘refah payı’ vaadiyle seçimi araç olarak kullanmayı planladığı anlaşılıyor.

“Aksine, HÜKÜMETE BAĞLI CUMHURBAŞKANI ET İTHALATINA DAYALI BİR STRATEJİNİN ÇOK RİSKLİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMADIĞI KONUSUNDA UYARIDA BULUNDU”

Hükümet, et fiyatlarının ulaştığı noktada Et ve Süt Kurumu’nu (ESK) devreye sokup, gösterişli ucuz et kampanyalarına yönelip et ve canlı hayvan ithalatına odaklanırken, hükümete bağlı ESK ise tam tersine, et fiyatlarının ulaştığı uyarıda bulundu. Et ithalatına dayalı strateji çok riskli ve sürdürülemezdi. ESK tarafından iki gün boyunca düzenlenen ‘Et ve Süt Ürünleri Kesiminin Durumu, Politikaları ve Geleceği Çalıştayı’ sonrasında hazırlanan raporda, domuz eti tüketilmeyen İslam coğrafyasında kırmızı et krizinin daha da kötüleşeceği vurgulanarak, talep artışı, arz yetersizliği ve fiyat sorunları artacaktır.

“RAPOR, GAZZE’NİN TAHLİYESİ VE İSRAİL’E KATILMASINI VE GAZZE’DEKİ 2,5 MİLYON FİLİSTİNLİ’NİN MISIR’IN SİNAY ÇÖLÜNE YERLEŞTİRİLMESİNİ ÖNLÜYOR”

İsrail’de, herhangi bir idari görevi ve yetkisi bulunmayan ancak hükümete ve üst düzey yöneticilere tavsiye ve çözüm raporları sunmakla görevli olan İstihbarat Bakanlığı’nın ‘Gazze Raporu’ ortaya çıktı. Raporda Gazze’nin boşaltılıp İsrail’e ilhak edilmesi ve Gazze’deki 2,5 milyon Filistinlinin Mısır’ın Sina çölüne yerleştirilmesi öngörülüyor. Mısır, Gazze’nin boşaltılmasına karşı olduğunu ve gerekirse savaşa girmeye hazır olduğunu açıkladı. İsrail medyası, raporun Filistinlileri sınır dışı etmesi ve milyonlarca insanın analiz için yerinden edilmesi boyutuna, insani sorun yaratmadan tepki gösterirken, Netanyahu hükümetini de istifaya çağırdı. Büyük tartışmalara yol açan raporda, Gazze’deki 2,5 milyon Filistinlinin sınır dışı edilerek tahliye edilmesi ve ‘etnik temizlik’ politikasıyla Mısır’ın Sina Çölü’ne yerleştirilmesi, Mısır hükümetinin uluslararası kuruluşlar ve zengin Araplar tarafından kaynak ve finansman sağlaması yer alıyor. bölgedeki ülkeler. . Raporda ayrıca Avrupa ülkelerine Filistinlilerin bir kısmını kabul etmeleri tavsiye ediliyor. Raporda yer alan üç tavsiye arasında İsrail hükümetine, İsrail’in çıkarları ve bekası için 3. Maddeyi uygulaması tavsiye ediliyor. Raporda üç seçenek sıralanıyor: Filistinliler Gazze’de kalacak ve Batı Şeria’da burayı FKÖ Filistin Ulusal Devleti (Mahmud Abbas) yönetecek. Filistinliler Gazze’de kalıyor, seçimlerle yeni bir Arap yerel hükümeti kuruluyor ve Gazze boşaltılıyor. Gazze’deki halk Sina’ya gönderiliyor ve oraya yerleşiyor.

“EVSİZ ALINAN İNSANLAR GÜNEYE, MISIR SINIRINA VE SİNAY’A GÖÇ EDİLECEKTİR. NÜFUSUN BOŞALTTIĞI ALANLAR İSRAİL ORDUSU TARAFINDAN İŞGAL EDİLECEKTİR”

İlk iki maddeyi içeren bir analizin Filistinliler tarafından İsrail’e karşı kazanılmış bir zafer olarak görüleceği ve İsrail’in güvenliğine yönelik tehdidin devam edeceği belirtiliyor. İlk iki unsurun yeniden mevcut duruma yol açacağı iddia edilirken, tehcir ve etnik saflığı öngören üçüncü unsurun ise akılcı ve garantili bir çözüm olarak önerildiği belirtiliyor. Bu bağlamda Sina’da çadır kentlerin kurulması, sürgün edilenler için Sina’nın kuzeyinde yerleşim birimleri inşa edilmesi ve ıssız bir bölge oluşturulması öneriliyor. Planın hayata geçebilmesi için Gazze’nin kuzeyi yoğun bombardımanla yok edilecek ve mahalleler boşaltılacak. Evsiz kalan insanlar güneye, Mısır sınırına ve Sina’ya doğru göç etmek zorunda kalacak. Nüfusun kaydırılmasıyla boşaltılan alanlar İsrail ordusu tarafından işgal edilecek. Boşaltılan ve nüfusun azaldığı bölgelerde sivil ölümleri gündem dışı kalacak ve Hamas’ın yok edilmesi daha kolay olacak. Gazze’deki nüfus yer değiştirme operasyonunun uluslararası yansımalarına karşı, Suriye, Afganistan ve Ukrayna’daki savaşa bağlı göçler örnek gösterilerek, savaş sırasındaki bu nüfus hareketinin doğal olduğu ve İsrail’in haklı olduğu savunulacak. İstihbarat Bakanlığı’nın yürütme yetkisi olmadığı iddia edilse de raporun İsrail Devlet Başkanı’ndan Başbakan’a ve savaş kabinesine kadar en üst yönetim tarafından kabul edilmesi, İsrail’i yönetenlerin bu fikre ne siyasi ne de insani bir itirazının olmadığını gösteriyor. Filistinlilerin etnik arındırma ve tehcire tabi tutularak Sina Çölü’ne sürülmesi. “Çok açık.”

altinekin-ajans.xyz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu